Sınır Ötesi Veri Akışı Tartışmalarının Tam Zamanı
Her gün veri yönetimi, veri kullanımı, veri ekonomisi ile ilgili konularda birçok makale kaleme alınıyor. Küresel ölçekteki şirketlerden hükümetlere kadar geniş kapsamda çok yeni bir tartışma konusu olması sebebiyle veri hakkında sürekli güncel kalabilecek bir bakış açısı kazanmamız şart. Zaten önemli olan artık neleri bildiğimizden çok, bilmediklerimizden emin olmak. Sonuçta doğru bilgiye ulaşmak, bilginin bu kadar kolay ulaşılabilir olduğu bir dönemde oldukça basit. Tabii burada da veri yönetiminin ve düzenlenmesinin önemi ortaya çıkıyor.
Dünya her açıdan birçok veriyle doludur. Ancak kanaat önderleri (şirket sahipleri, politikacılar vb.) bu verileri yönetmek için kurallar sistemini geliştirmeye daha yeni başlıyor. Pek çok Asya ülkesi veri odaklı bir ekonomiye geçiş yapıyor. Bu verilerin çoğu devlet kurumları tarafından elde edilen kişisel verilere dayanıyor.
Verinin Gücü
Veri kullanımı kalitemizi ve yaşam standartlarımızı artırabilirken, son yıllarda sınır ötesi
veri akışlarının hükümetleri yıkabileceğini, firmaların, uluslararası kuruluşların ve anlaşmaların yörüngelerini değiştirebileceğini ve beklenmeyen diğer sonuçlar yaratabileceğini görüyoruz.
Günümüzde birçokları bu durumdan endişe duyuyor. Politikacılar verilerin nasıl kullanıldığı konusunda daha fazla kontrol ve şeffaflık sağlanmasını istiyorlar. Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Yönetmeliği, hükümetlerin vatandaşlarına ait veri kullanımlarını nasıl düzenleyebileceğine dair iyi bir örnek oluşturuyor. Hatta bazı ülkeler bu tür yönetmelikleri yasama ve yürütme çerçevesinde değerlendiriyor.
Hazırlanmak İçin Önce Farkında Olmak Lazım
Bazı ülkeler yeni çağa hazır olmadıklarının farkında değiller. Tıpkı bir önceki dönemde yüksek teknolojili ürün üretiminin öneminin farkında olmadıkları gibi. Gelişmekte olan ülkeler veri bakımından oldukça zengin olsa da yetkililer, verinin ekonomik ve politik kullanımına dair özgün bir anlayış benimsemeden vatandaşlarının çıkarlarını savunma konusunda eksik kalabilirler.
Şimdi, eldeki veriden çok verinin doğru yönetilmesi daha büyük bir önem taşıyor. Hükümetler doğru adımlar atarak sahip oldukları verileri, ekonomik çeşitlendirme ve bir kaldıraç vazifesi görecek şekilde kullanma fırsatını kaçırabilirler.
Uluslararası Anlaşmaların Önemi
Sınırlar arası veri akışının mal alışverişi gibi olduğu inancına sahip politikacılar, ülkeler arasındaki veri akışını yönetmek için ticari anlaşmalar yapmaya başladılar. Asya ülkeleri bu konuda bağlayıcı bir tutum sergileyen ülkelerin başında geliyor. 1 Ocak 2019 itibariyle İlerici Pasifik Ortaklığı yürürlüğe girdi. Taraflar bu anlaşmayla kamu ahlakının korunması ve ulusal güvenlik gibi önemli hedeflere ulaşmak için gerekli olmadıkça, serbest veri akışını kısıtlamayacaklarına karar verdiler. 1 Şubat’ta da AB-Japonya arasında benzer bir anlaşma yürürlüğe girecek.
Gündeminde böyle anlaşmalar bulunan hükümetler bile sınır ötesi veri akışını yönetmenin zorluklarını azaltmıyor. Çünkü ticaret anlaşmaları kurallarına göre hükümetler, vatandaşlarını kötü amaçlı yazılım gibi olası veri zararlarından korumak adına istisnalara güvenmek zorundadır. Ancak veri yönetiminde ihlaller ve dezenformasyonlar neredeyse günlük olarak gerçekleşiyor. Dolayısıyla istisnalar tarafından yönetilmemeleri gerekir.
Sonuç olarak sınırlar arası veri akışında veri yönetimi doğru bir şekilde düzenlenmezse önemli karışıklıklar yaşanabilir. Veriye dayalı bir ekonomiye doğru ilerlemek istiyorsak, veri kullanımı ve yönetimi konusunda özgün bir bakış açısına ve daha geniş kapsamlı tartışmalara ihtiyacımız var. Kısacası verinin nasıl yönetileceği konusunda küresel düzeyde farklı düşünmemiz gerekiyor.
*Bu makale South China Morning Post’un linkteki haberinden derleme yapılarak hazırlanmıştır.
Bu içerik Başlangıç Noktası’nda yayınlanmıştır.